12 Mayıs 2016 Perşembe

SES OLAYLARI


ZAMİRLER (ADILLAR)

Zamirler (Adıllar)

Adların yerini çeşitli yönlerden tutan sözcüklerdir.
İzmir’de doğdum; ama yıllardır oraya gitmedim.
Bu cümlede, “İzmir” adını tekrar etmemek için, bu adın yerine kullanılan “ora” sözcüğü adıldır.
Bunu ona kim verdi?
Bu cümlede “bu, o, kim” sözcüklerinin yerine ad getirilebilir. (Kitabı Ali’ye Ahmet verdi.) “Bu, o, kim” sözcükleri, “kitap, Ali, Ahmet” adlarının yerini tuttuğu için adıl görevindedir.
Adıllar, adların yerini tutma özelliklerine göre şu şekilde gruplandırılır:
  1. Kişi Adılı
  2. Dönüşlülük Adılı
  3. İşaret Adılı
  4. Belgisiz Adıl
  5. Soru Adılı
  6. İlgi Adılı
1. Kişi Adılı

İnsan adlarının, yani kişilerin yerini tutan adıllardır. Türkçedeki kişi adılları şunlardır:
Ben     I. tekil kişi adılı
Sen      II. tekil kişi adılı
O         III. tekil kişi adılı
Biz      I. çoğul kişi adılı
Siz       II. çoğul kişi adılı
Onlar   III. çoğul kişi adılı
Bu adıllar, cümlelerde çeşitli çekim ekleri alarak kullanılabilir.
Benim onu tanıdığımı söylemişsin.
Bu cümlede “benim, onu” sözcükleri kişi adılıdır.
Öğretmenimiz bana ve sana dün derse gelmediğimiz için kızmış.
Bu cümlede, yaklaşma durumu ekini (-e, -a) alan I. ve II. tekil kişi adılı olan “ben” ve “sen” sözcükleri “bana” ve “sana” biçimine dönüşmüştür.

2. Dönüşlülük Adılı

Dönüşlülük adılı, “kendi” sözcüğüdür. Dönüşlülük adılı, iyelik eki alarak kullanılabilir:
Kendi – m Kendi – n Kendi – si Kendi – miz Kendi – niz Kendi – leri
Dönüşlülük adılı, kişi adılının yerine kullanılabildiği gibi, kişi adıllarıyla birlikte, cümleye pekiştirme anlamı katacak şekilde de kullanılabilir.
Bu soruyu kendim çözdüm.
Bu soruyu ben kendim çözdüm.
Birinci cümlede “kendim” sözcüğü I. tekil kişiyi belirtecek şekilde, kişi adılının yerine; ikinci cümlede kişi adılıyla (ben) birlikte, cümleye pekiştirme anlamı katacak şekilde kullanılmıştır.


3. İşaret Adılı

İşaret anlamı taşıyan ve adların yerini işaret yoluyla tutan sözcüklerdir.
bu, şu, o, bunlar, şunlar, onlar, bura(sı), şura(ya), ora(da), öteki, beriki…
Pek kitap okumam; ama onu daha önce okumuştum.
Bu cümlede, “onu” sözcüğü işaret yoluyla “kitap” adının yerine kullanıldığından, işaret adılıdır.
Gömlekleri sen al, şunu da Ali’ye ver. Ötekini alsan daha iyi olacak.
Bu cümlelerde “şunu, ötekini” sözcükleri, işaret anlamı taşıyarak bir varlığı karşıladığı için işaret adılıdır.
Biz buraya iki yıl önce gelmiştik.
Bu cümlede “buraya” sözcüğü, bir yer, mekân adının yerine geçtiği için işaret adılıdır.
Not: “O” ve “onlar” sözcükleri, Türkçede hem işaret adılı hem kişi adılı olarak kullanılabilir. Bu sözcükler, insan için kullanılırsa kişi adılı; insan dışındaki varlıklar için kullanılırsa işaret adılı olur.
Onları toplantıya davet etmelisin. Onları bir hafta içinde postaya vermelisin.
Birinci cümlede “onları” sözcüğü, insan için kullanıldığından kişi adılıdır. İkinci cümlede ise, insan dışındaki varlıklar için kullanıldığından işaret adılıdır.
İşaret adılları içinde bu durum, sadece bu iki sözcük için geçerlidir. Diğer işaret adılları (bu, şu, bunlar, şunlar, öteki…) insan için de kullanılsa, adıl olduklarında her zaman işaret adılıdır.
Orhan’ın değil, bunun sorusuna cevap vermeliydin.
Bu cümlede “bu” sözcüğü bir kişiyi karşılamasına rağmen işaret adılıdır.

4. Belgisiz Adıl

Adların yerini kesin olmayacak biçimde tutan adıllardır.
biri, birisi, birçoğu, birkaçı, bazısı, başkası, herkes, hepsi, hiçbiri, hiç kimse, kimi, kimisi, çoğu, şey…
Senin yerine başkası nöbet tutsun.
Bu cümlede, “sen” adılı, belli bir kişiyi karşılarken, “başkası” sözcüğü, karşıladığı kişi kesin olarak belirtilmediğinden, belgisiz adıldır.
Birkaçımız, taşınan komşumuza yardım ettik.
Bu cümlede, “birkaçımız” sözcüğü, sayıca bir belirsizlik anlamı taşıyıp karşıladığı kişiler kesin olarak belirtilmediğinden, belgisiz adıldır.
Herkes bu konuya çalışsın.
Soruların bazıları gerçekten çok zordu.
Bu soruları kimse çözememiş.
O, işlerini titizlikle yapan birisidir.
Kimileri bu tür romanları daha çok seviyor.
Bu cümlelerde, “herkes, bazıları, kimse, birisi, kimileri” sözcükleri, karşıladıkları kişiler kesin olarak belirtilmediğinden, belgisiz adıldır.

5. Soru Adılı

Adın yerini soru yoluyla tutan sözcüklerdir. Soru adılının cevabı, bir ad ya da başka bir adıldır.
Kim (kime, kimi, kimde, kimden, kimler…) Ne (neyi, neye, neler, nesi, neyin…) Nere (nerede, nereden, neresi, nereyi…) Hangisi (hanginiz, hangimiz, hangileri…) Kaçı (kaçıncısı, kaçınız, kaçımız…)
Beni dün akşam kim aradı?
Bu cümlede, “kim” sözcüğü, soru anlamı taşımaktadır ve yerine cevap olarak bir ad gelebilmektedir. “Seni dün akşam arkadaşın aradı.” cevabında görüldüğü üzere “arkadaş” adı, “kim” sözcüğünün yerine cevap olarak gelebilmektedir.
Bana çarşıdan ne aldın? (gömlek)
Bütün bunları kimden duydun? (Ali’den)
Buranın neyi meşhur? (fındığı)
Geçen yaz, nereyi gezdin? (Konya’yı)
Bu tablolardan hangisini beğendin? (şunu)
Kalemlerin kaçını sana verdi? (üçünü)
Not: Soru adılları, cümlelerde her zaman soru anlamı taşımaz; fakat bu sözcükler yine de soru adılıdır.
Onun nereye gideceğini bilmiyorum.
Bu cümlede “nereye” sözcüğü cümleye soru anlamı katmamıştır; ama yine de görevce soru adılıdır.


6. İlgi Adılı (-ki)

İlgi eki olan “-ki” bir adın yerine geçerse ilgi adılı olur.
Ahmet’in çantası okulda kalmış, Ali’ninki nerede?
Bu cümleden “-ki” ekinin, tamlanan durumundaki “çanta” adının yerini tuttuğu anlaşılmaktadır.
İlgi zamiri “-ki”, mutlaka tamlayan ekinden (-ın, -in, -un, -ün, -im) sonra gelir.
Onunki, seninki, benimki, bizimki…
Antalya’nın denizi Muğla’nınkinden güzeldir. (deniz)
Bizim okul sizinkinden daha başarılı. (okulunuz)
Bizimki yine okuldan sonra parka gitmiş. (çocuk)

5 Mayıs 2016 Perşembe

DİLİN CANLANDIRMA GÜCÜ


Maksim Gorki, fırıncı çıraklığı yıllarında, Tolstoy’un bir hikayesini okurken, öylesine kendinden geçer ki, acaba kağıdın içinde büyülü bir şey mi var diye havaya kaldırır bakar. Tabii beyaz sahife üzerinde siyah harflerden başka bir şey görmez.

Fakat saf fırıncı çırağını ve bütün saf okuyucuları büyüleyen şey, o ak sahife üzerinde yazılı kara harflerden başka bir şey değildir.
Harfler, seslerin işaretleridir. Kelimeler ise seslerden mürekkeptir. Yazılı veya sözlü işaretlerle, göz önünde bulunmayan her şeyi göz önüne getirebilir, ölüleri diriltebilir, ağaçları konuşturabilirsiniz. Bu büyü değil de nedir?
Güzel bir romanı okurken, Maksim Gorki’de olduğu gibi, kitap, kağıt, harf ortadan kalkar, gitmediğimiz şehirlerde dolaşır, tanımadığımız insanlarla tanışır, onların yatak odalarına hatta ruhlarının içine gireriz.
Dile bu büyük gücü veren nedir? Kendiliğinden çalışan bir şartlı refleks mekanizması dolayısıyla, dilin varlığın yerine geçişi! Ünlü Rus alimi Pavlov, yaptığı denemelerle köpeklerde sun’i olarak çeşitli şartlı refleksler yaratmaya muvaffak olmuştu. Köpeğe acıktığı zaman et verilirken bir de zil çalınır. Bu hareket tekrarlanınca, köpeğin ağzından, sadece zil sesi ile de salyalar akmaya başlar. Tabii zil sesi karın doyurmaz ama etin hayalini uyandırır.
denemeİnsanoğlunun hayatında kelimeler de aynı rolü oynarlar: Gösterildikleri eşyanın hayalini göz önünde canlandırırlar.
Hayat boyunca öğrenilen kelimeler, bizim hafızamızda, onların hayali ile beraber, gözle görünmez bir dünya yaratırlar. Bir hikayeyi dinler veya okurken, ses ve yazı, hafızamızdaki hayalleri canlandırır. İyi bir edebiyatçı, dilin bu canlandırma gücünden faydalanarak, asıl dünyaya benzer veya ondan daha zengin veya değişik bir hayal dünyası yaratır.
Herkesin bildiği, günlük hayatta kullandığı kelimelerin hayal mekanizmasını daha çabuk harekete getireceği gayet tabiidir. Bundan dolayı büyük yazarlar, yeni kelimeler icat etmekten çok, herkesin bildiği kelimelerle yeni dünyalar yaratırlar.
(…)
Bir yazar, kullandığı her kelimenin dış alemde veya insan hayatında neye tekabül ettiğini bilmelidir. Bülbül ile karga ayrı kuş çeşitlerini gösterir. Şefkat, merhamet ve sevgi kelimeleri arasında öyle ince farklar vardır ki, sevdiklerimizin bize karşı besledikleri duyguyu tavsif ederken bu kelimelerden birini veya ötekini kullanmak, bazen hayati bir önem kazanır.
…İyi yazar, dile hakim olduktan sonra, onu unutur, bizzat varlık, hayat ve insan ile uğraşır. Daha doğrusu o dili kullanırken dürbünle dünyayı seyreden biri gibi dikkatini kelimelere değil, varlığa çevirir. Dünyayı seyredecek yerde dürbünün kendisine bakan biri, dünyayı değil, dürbünü görür.
                                                                                                                                     
                                                                                                                               Mehmet Kaplan

AYAĞI YERDEN KESİLMEK



BİNDİĞİ DALI KESMEK


ATASÖZLERİ